1. Giriş

Bu yazımızda, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (“CMK”)’da yapılan düzenlemeler ve önemli değişiklikler başlıklar halinde aşağıdaki şekilde incelenmiştir:

  1. Kanun yolları bakımından “gün” olarak belirlenen süreler, “hafta” ve “ay” olarak değiştirilmiştir:

7499 sayılı Kanun ile CMK’da yapılan en önemli değişikliklerden biri, hak arama hürriyetinin etkin kullanılmasını sağlamak amacıyla CMK’da öngörülen kanun yolu başvuru sürelerinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirlenen süreler ile uyumlu hale getirilmesidir.

Değişiklikle beraber kanun yolları bakımından belirtilen süreler “hafta” ve “ay” şeklinde değiştirilmiş ve bunun yanı sıra kanun yoluna başvuru sürelerinin tefhimden değil; hükmün gerekçesiyle birlikte tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı da düzenlemeler arasında yerini almıştır. Aynı zamanda istinaf ve temyiz kanun yollarına başvuru süresi de 2 hafta olarak düzenlenmiştir.

  1. Kanun yolu başvuru süresinde yüze karşı bildirim usulü kaldırlmıştır. Süreler, tebliğ ile başlayacaktır.

Değişiklik öncesinde hükmün açıklandığı duruşmada hazır olan taraf bakımından kanun yoluna başvurma süresi hükmün açıklandığı tarih itibariyle başlamakta, uygulamada kanun yoluna başvurulacak olması halinde süre tutum dilekçesi verilmekteydi. Değişiklik ile beraber kanun yoluna başvuru süresi, hüküm tefhim edilse dahi hükmün gerekçesiyle tebliğ tarihinden itibaren başlayacaktır. Böylece hak kaybı yaşamamak adına verilen süre tutum dilekçesinin uygulaması da son bulmuş olacaktır.

  1. Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği hükmün açıklanmasının geri bırakılması (“HAGB”) hükümlerinde yeni ve önemli düzenlemeler yapılmıştır:

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin 5 ila 14. fıkraları arasında düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, Anayasa Mahkemesi’nin 2022/120 E., 2023/107 K. sayılı ve 01.06.2023 tarihli kararı ile iptal edilmişti.

Anayasa Mahkemesi, sanığa yargılamanın başında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sorulmasının sanık üzerinde baskı oluşturduğunu, bu baskı altında kabul edilen HAGB karının istinaf kanun yolundan feragat etmesi gibi sonuç doğurduğunu; ayrıca HAGB kararıyla birlikte verilen müsadere kararlarının infazına ilişkin bir düzenleme olmamasının kamu yararı ile kişilerin mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengeyi bozduğu belirtmiş ve HAGB kurumunun Anayasa’nın 13, 17, 35 ve 36. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar vermiştir.

7499 sayılı Kanun ile Anayasaya Mahkemesi’nin iptal kararında yer alan gerekçeler dikkate alınarak HAGB kurumu tekrar düzenlenmiştir. Buna göre:

  • Sanığa HAGB isteyip istemediği sorulmayacak; mahkeme tarafından HAGB şartları oluştuğu kanaatine varılırsa re’sen HAGB kararı verilecektir. Verilen bu HAGB kararlarına karşı ise artık istinaf kanun yoluna gidilebilecektir:

7499 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenmeden önce HAGB kararlarına karşı itiraz yolu öngörülmüş; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararında bu hususun sanığın HAGB kararı verilmesini kabul etmesi halinde istinaf yolundan feragat ettiği sonucunu doğurmasının Anayasa’ya aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle hükmün iptaline karar verilmişti.

7499 sayılı Kanun ile yapılan düzenleme ile birlikte sanığa HAGB’yi kabul edip etmediği sorulmayacak; mahkeme tarafından ancak mahkûmiyet hükmü tesis edildiği takdirde, koşulların varlığı halinde HAGB’ye re’sen karar verilebilecektir. Bunun yanı sıra HAGB kararlarına karşı artık istinaf kanun yoluna başvurulabilecek; istinaf incelemesi kapsamında ise CMK m. 286 göz önünde bulundurularak hükmün temyize tabi olup olmadığı belirlenecektir.

Belirtmeliyiz ki, 01.06.2024 tarihine kadar verilecek HAGB kararlarına karşı itiraz yoluna gidilmeye devam edilecektir.

  • Mahkumiyet hükmü açıklanmayan kişinin eşyasının veya kazancının müsaderesi mümkün olacaktır:

7499 sayılı Kanun ile düzenleme yapılmadan önce HAGB ile verilen müsadere kararının infazı hususunda belirsizlik mevcuttu.

7499 sayılı Kanun ile hükümde “…Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, müsadereye ilişkin hükümler hariç, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.” şeklinde düzenleme yapılarak bu belirsizlik giderilmeye çalışılmıştır. Düzenlemeye uyarınca HAGB kararı verilerek mahkûmiyet hükmü açıklanmayan kişinin eşyasının veya kazasının müsaderesi mümkün kılınmış; madde gerekçesinde ayrıca HAGB kararıyla birlikte verilen müsadere kararlarının hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesiyle birlikte yerine getirileceği ifade edilmiştir.

  • Denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması nedeniyle hükmün açıklanması veya yeniden kurulması halinde itiraz yoluna gidilebilecektir:

Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi halinde veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi halinde Mahkeme, sanık hakkındaki hükmü açıklar veya kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmın infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkumiyet hükmü kurabilir.

7499 sayılı Kanun ile yapılan düzenleme ile artık Mahkeme tarafından açıklanan veya yeni kurulan hükme itiraz edilebilecektir.

  1. Basit yargılama usulüne itiraz halinde yargılamaya farklı bir mahkeme tarafından devam olunacaktır:

Basit yargılama usulüne itiraz kurumunun CMK m. 252’de yer alan 2 ila 6. fıkraları arasındaki hükümleri Anayasa Mahkemesi’nin 2020/79 E., 2023/113 K. sayılı ve 22.06.2023 tarihli kararı ile iptal edilmiş bulunmaktadır.

Anayasa Mahkemesi’, basit yargılama usulü kapsamında verilen karara karşı itiraz edilmesi akabinde yine hükmü veren mahkemece duruşma açılıp yargılama yapılmasının tarafsız mahkemede yargılanma hakkına aykırı olduğu; kural kapsamında itiraz üzerine her halükarda duruşma açıldığı ancak duruşma yapılmasını gerektirmeyen basit nitelikte usule ilişkin itirazlarda dahi yargılamanın duruşmalı yapılmasının sanık açısından doğuracağı sonuçların adalet ve hakkaniyet ölçütleriyle bağdaşmadığı gerekçesiyle basit yargılama usulüne itiraz kurumunu düzenleyen CMK’nın 252 maddesinin 2 ila 6. fıkraları arasındaki hükümleri iptal etmiştir.

7499 sayılı Kanun ile Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı dikkate alınmak suretiyle ilgili hükümlerde düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre, basit yargılama usulüne göre verilen karara itiraz üzerine duruşmayı hükmü veren mahkeme açmayacak; o yerde birden fazla asliye ceza mahkemesi bulunması halinde tevzi kriterlerine göre karar veren mahkeme dışında belirlenen asliye ceza mahkemesine gönderilecek ve bu mahkemece duruşma açılarak genel hükümlere göre yargılamaya devam edilecektir.

  1. Soruşturma veya kovuşturma sırasında adli kontrol işlemine karşı öngörülen başvuru imkanlarından yararlandırılmayan kişiler de maddi ve manevi zararlarının karşılanmasını talep edebilecektir:

7499 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmadan önce CMK m. 141/k hükmünde yakalama veya tutuklama işlemine karşı CMK’da öngörülen başvuru imkanlarından yararlandırılmayan kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını Devletten talep edebileceği yer almaktaydı.

7499 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik neticesinde yakalama ve tutuklamaya ek olarak adli kontrol işlemine tabi tutulan ancak bu işleme karşı başvuru imkanlarından yararlandırılmayan kişiler de artık tazminat talep edebilecektir.